Bizleri yeniden Ramazan’a kavuşturan Allah’ımıza hamd olsun. Oruç gibi muhteşem bir ibadeti tekrar eda etme imkanı verdiği için Rabbimize şükürler olsun. O’nun sevgili Habibi Muhammed a.s.a binlerce salat ve selam..
Bizleri yeniden Ramazan’a kavuşturan Allah’ımıza hamd olsun. Oruç gibi muhteşem bir ibadeti tekrar eda etme imkanı verdiği için Rabbimize şükürler olsun. O’nun sevgili Habibi Muhammed a.s.a binlerce salat ve selam olsun.
Ramazan oruç ayıdır. Oruç kalkandır. Cehennemden kurtulma, cennete kavuşma vesilesidir. Oruçlunun duası reddedilmez. Oruç; kalpteki niyetin halde samimiyete, hayatta medeniyete dönüşmesidir. Oruç; Her şeye sahip olmakta aradığımız huzuru, hiçbir şeyi sahiplenmemekte bulduğumuz esenlik vesilesidir. Aç gözlülüğün zindanından tok gönüllülüğün sarayına yükseliştir. Oruç; kulu dünyada iftara, ukbada iftihara götüren kutlu ibadettir. Günahlardan oruçla yapılan imsak’ın Cennette yapılan iftarıdır. Oruç; Gafletten kutlu diriliş, şehvete karşı soylu direniştir. Oruç; isyankar bir açlık grevi değil, itaatkar bir kulluk görevidir. Karnı aç bırakarak kalbi doyurmaktır. Günahlardan sakınma, gökte hilali, yerde helali gözetme şuurudur.
İslam dini, diğer ibadetlerde olduğu gibi oruç ibadetinde de, Allah’a yakınlaşma ve O’nun rızasını kazanma niyet ve amacının yanında, bunların getirisi olan ahlaki güzelliğe ve olgunluğa ulaşma hedefine büyük önem vermiş, ilahî rızanın ancak böyle elde edilebileceğini bildirmiştir. “Şüphesiz namaz, insanı ahlaksızlık ve kötülükten alıkoyar.” (Ankebut, 29/45.) buyuran Cenab-ı Hak da; “Oruç koruyucudur. Biriniz oruçlu olduğunuz zaman, çirkin söz söylemesin ve kabalık yapmasın…” (Ebu Davud, Sıyam, 25.) diyen Allah Resulü de aynı hedefe işaret etmişlerdir.
Nefis tezkiyesi, yani, kişinin kendini kötülüklerden arındırması açısından bedenin zekâtı sayılan oruç, yılın bir ayında, günün belirli bir süresinde, dünyevi ihtiyaç ve zevklerin bir kısmından uzak kalınarak gerçekleştirilen bir alıştırmadır. İnsanın en çok yoğunlaştığı ve ölçüyü kaçırdığı yeme-içme ve şehevi arzuların disiplin altına alınmasıyla, her şeyin bedenden ibaret olmadığı, dengeli bir hayatın ancak, bedenî ihtiyaçların yanı sıra ruhi melekelerin ve buna bağlı yüce duyguların aktif hâle getirilmesiyle sürdürülebileceği anlaşılmış olur. Kendi iradesiyle helal olan şeylerden uzak kalabilen insan, haram olanlara hiç yaklaşılmaması gerektiği bilinci ve iradesini de deklare etmiş demektir. Gerektiğinde meşru bedenî ihtiyaçlarına belirli bir süre oruç tutturabildiği gibi, nefsin ihtiyaç gibi sunduğu, dedikodu, gıybet, yalan, çirkin söz gibi kötü vasıflara sürekli oruç tutturması gerçeğini kavramış olur.
Oruç tutan insan bir yandan sahip olduğu nimetlerin kıymetini idrak ederken, diğer yandan bu nimetlerden yoksun olan muhtaçların durumunu daha iyi anlayarak, toplum içinde kendisine düşen görevlerin farkına varır. Böylece, yardımlaşma, paylaşma, fedakârlık, dayanışma gibi erdemleri yaşama fırsat ve zevkine kavuşur. Peygamberimiz: “Bu ayda cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. Ramazanın sonuna kadar her gece bir münadi; “Ey iyilik isteyen, haydi koş, ey kötülük isteyen, kötülüğü bırak.” diye seslenir.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/411.) buyurur. Ramazan, iyilik sahiplerine kucağını ve cennetin kapılarını açan, kötüler için şeytanları bağlayıp cehennem kapılarını kapatarak fırsat sunan kutlu bir aydır. Bu fırsatı iyi değerlendirerek hayatını düzene sokan insanın, bu manevi doygunluğu sürekli kılması kendi elindedir. Her yıl tekrar eden Ramazanlar, daha önce fırsatı kaçırmış olanlara her şeye yeniden başlama imkânı sunmakta, zarardan samimiyetle dönenler için ömrün tamamını kâra çevirme şansını tanımaktadır. Onun için Peygamber Efendimiz, “Ramazan orucunu inançla ve karşılığını yalnızca Allah’tan bekleyerek tutan kimsenin geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhari, İman, 27.) buyurur. “Oruçlunun uykusu ibadettir, suskunluğu tespihtir, amelleri katlanır, duası müstecaptır, günahları bağışlanır.” (Kenzu’l-Ummal; 23562) hadisi oruçlulara büyük bir müjde niteliğindedir.
Yine Peygamberimiz; “Yalan söylemeyi ve yalanla iş yapmayı terk etmeyen kimsenin yemesini içmesini bırakmasına Allah’ın ihtiyacı yoktur.” (Buhari, Savm, 8.) hadisleri ile orucun önemli hedeflerinden birini izah eder. Orucu sadece belli bir süre aç-susuz kalmaya indirgeyerek, ondaki gerçek hedefi göz ardı eden, bunun yanında akşama kadar katlanılan mahrumiyetlerin acısını çıkartırcasına mükellef iftar sofraları için büyük masraflar yapıp, yanı başındaki insanların ihtiyacını görmeyen kimseler bu ibadetin anlamını kavramamış demektir.
Özet olarak, tuttuğumuz oruçlar, bizi kötü iş ve davranışlardan tutup çevirmedikçe, bize diğer insanlarla paylaşacağımız güzel hasletler kazandırmadıkça Ramazan, gün boyu iftar soframızın hazırlığı ve yiyeceğimiz nefis yiyeceklerin düşüyle geçireceğimiz bir diyet programına dönüşecektir. Dolayısıyla tuttuğumuz oruçların yerini bulması, o oruçların bizi tutup çekip çevirmesiyle çok yakından ilgilidir. Evet, Oruç bizi tutar. Oysa biz, orucu tuttuğumuzu sanırız. Oruç tutmak kendini tutmaktır. Orucu gerçekten kendini tutarak tutanları oruç da tutar. Dik tutar, diri tutar, kendinde ve agâh tutar. Sıratta tutar, yalnız bırakmaz mahşerde tutar, Cennetteki Reyyan kapısından içeri girene kadar yanından ayrılmaz elinden tutar. Tam da bunun için ey Müslüman tut orucunu ve ey oruç sen de tut oruç tutanı ve bırakma Cennete kadar.
Ramazanınız mübarek olsun demeyeceğim, zaten Ramazan mübarek aydır. Duamız şudur; “Ramazan bizleri mübarek kılsın.” Alem-i İslam’a ve insanlığa hayırlar ve kurtuluş getirsin. Rabbim Ramazan’ın mübarekliğini müptela olunan her türlü maraz, musibet ve illetten korunma ve kurtulmamıza vesilesi eylesin.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)