Allah yolunda farz olan harcamanın adı “Zekat”tır. Zekât sözlükte; artma, çoğalma, temizlik, bereket anlamlarına gelir. Dini terminolojide ise: Belli malın belirli bir bölümünü, Allahü Teâlâ’nın belirlediği bir kısım Müslümanlara, mülk olarak vermektir. Malî ibadetlerden..
Allah yolunda farz olan harcamanın adı “Zekat”tır. Zekât sözlükte; artma, çoğalma, temizlik, bereket anlamlarına gelir. Dini terminolojide ise: Belli malın belirli bir bölümünü, Allahü Teâlâ’nın belirlediği bir kısım Müslümanlara, mülk olarak vermektir. Malî ibadetlerden biri olan zekât, İslâm’ın beş temel esasından olup, hicretin ikinci yılında, Medine’de farz kılınmıştır.
“Sizden birinize ölüm gelip de: ‘Rabbim, beni yakın bir süreye (ecele) kadar geciktirsen ben de böylece sadaka versem ve salihlerden olsam’ demezden önce, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin.” (Munafikun Suresi,10-11) ayeti ve Peygamberimizin s.a.v. de “Zekât kişinin Müslümanlığının delilidir.” (İbn Mace, Tahâret,5) hadisleri zekatın farziyeti gösterir.
Peygamberimizin; “Mallarınızı zekât vererek korumaya alınız” (Beyhakî, III, 542) ifadeleri, zekâtın manevi bir zırh olduğunu beyan eder. Zekât; kişiyi maddenin ve menfaatin esiri olmaktan kurtaran bir ibadettir. Verenin, cimrilikten kurtulup cömertliğe alışmaya, alanın sıkıntısını gidermeye olan ihtiyacından daha fazla ihtiyacı vardır.
Zekât, malın temizlenip bereketlenmesine, mal sâhibinin de ruhen temizlenmesine ve kalben yükselmesine sebeptir. Mallar zekâtla muhafaza edilir. Zekâtı verilmeyen mal ya telef olur ya da dünya ve ahirette sahibinin başına bela olur. Zekât, Allah’ın hoşnutluğunu, verenin mutluluğunu ve alanın gönlünü kazandıran bir ibadettir.
“Cennettekiler ateşe girenlere: Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir? diye sorarlar. Onlar şöyle cevap verirler: Biz namaz kılanlardan değildik; yoksulu doyurmuyorduk, dünyaya dalmıştık ve bir başka şeyi gözümüz görmemişti. Hesap gününü de asılsız sayıyorduk…” (Müddessir suresi, 74/42-46).
Zekât, mal biriktirme hırsına karşı mülkün sahibinin Allah olduğunu hatırlamamızı sağlayan muhteşem bir ibadettir. Verebilmek bir lütuftur, herkese nasip olmaz. Allah bizlere lütfuyla öyle nimetler versin ki her daim alan değil, veren el olabilmeyi nasip etsin.
Zekat, mülkün sahibinin bizi mülk ile sınamasıdır. Allah’ın mutlak malikiyeti karşısında haddimizi, Aczimizi bilip bilmediğimiz ile imtihan etmesidir. Ekonomide ‘’Mülk Allah’ındır’’ ilkesi ile mi hareket ediyoruz? Yoksa yüzümüzü Mülkün sahibini bırakıp mülke mi dönüyoruz? Servete biz mi sahip oluyoruz? Yoksa servet bize mi sahip oluyor? Sorularının cevabını görmek istiyor Rabbimiz. Serveti imanımıza şahit kılma mecburiyetimiz var. Aksi takdirde servet sınavını kaybederiz. Servet emanettir. Kendimizden bilirsek Karun gibi şımarır ve şaşırırız. Bu da bizi helake götürür.
Allah için vermenin adına infak, Bunun farz olanına zekât denir. Allah için vermek Allah’a olan güvenin göstergesidir. Vermek, gönül, güven ve iman işidir. Verdiklerimiz bizimdir, vermediklerimiz mirasçılarımızın. Aslında veren de Allah verdiren de. Allah yolundan malını esirgeyen, malın esiri olur. Servetin kölesi değil, efendisi olabilmektir marifet. Kazanmak arzusu ve kaybetmek korkusu insanı acımasız yapıyor. İnfak kendini aşmaktır, Kendisi için değil, başkaları için yaşama erdemini kuşanmaktır. İnfak Allah adına olacaksa anlamlıdır, gerisi aldanış ve aldatıştır. Allah için vermek aslında vermek değil, almaktır. Servetimizi verip cenneti almak. Yeter ki çoğaltma telaşından kurtulup, bağışlama ve paylaşma yarışına dönelim. Yeter ki ticarete kâr ve zararın yanında uhrevi bir boyut yükleyip sevap ve ecir gözü ile değerlendirebilelim.
Öte dünyası olmayanın öteki diye bir derdi de olmuyor. Öte dünyayı önemseyen, zekâtı öteleyemez. Hesap günü, hasat günümüz olmalı. Zekatlarımız, namazlarımız olmazsa o gün hasret ve hüsran günümüz olur. Bugün ahiret tarlasında ekim yapıyoruz. Yarın ektiğimizi biçeceğiz. Yarım hurma ile de olsa cehennem ateşinden korunun buyuran bir Peygamberin ümmetiyiz.
Ramazan ayında kâr ve zarar kayıtlarımızı bir de infak perspektifinde yeniden güncellemek gerekiyor. Bakalım bilançomuz ne gösteriyor? Ebedi hayat için kazançta mı, yoksa kayıpta mıyız?
“Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size cimriliği telkin eder. Allah ise size katından bir bağış ve daha fazlasını vaad eder.” (Bakara 268) garantisini Allah veriyor. Allah’a güvenmeyenin iyilik yapmaya eli varmaz. Allah için vereceklerimiz zaten Allah’ın bize ikram ettikleri değil mi? Allah yolunda harcamazsak harcanırız.
Çıkarcılık, fırsatçılık, bireycilik, hazcılık hastalıklarına karşı ancak zekâtla direnebiliriz. Faizci sistemle gelen sömürü, zulüm, haksızlık, bencillik virüslerinin neden olduğu toplumsal kriz ve kaosların reçetesi zekât nizamıdır. Faizi yasaklayan İslam, zekâtla hedeflediği sosyal adaleti sağlar. İman bize serveti faizle değil, zekâtla çoğaltmayı öğretiyor. Maldan kiri gideren zekâttır. Zekât hatırlamaktır, hak sahiplerini ve en önemlisi de Cenab-ı Hakk’ı hatırlamak. Zekât arınmaktır, temizlenmektir, ruhun terbiyesidir. Merhamet medeniyetinin çimentosudur.
Zekat, muhtacın, zenginin malındaki hakkıdır. Dolayısıyla zekatı vermemek kul hakkını ihlal etmektir, haram yemektir. Farz olan bir şeyi yerine getirmemek haram işlemek anlamına gelir. O yüzden zekat vermemek fakirin hakkını yemek, dolayısıyla harama girmek demektir. Allah ve kul hakkı olması sebebiyle de son derece hassasiyet gerektiren ibadettir. Miktarından cinsine, verilecek yerlerden usulüne kadar her bir aşaması Kur’an ve sünnetle belirlenmiş olan bu ibadetin hakkıyla ifasını, büyük bir titizlik ve şeffaflıkla icrasını Rabbim bütün Müslümanlara nasip etsin.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)